Breaking News
Loading...
10 Şubat 2014 Pazartesi

Azgın Dullar

Geçtiğimiz Ağustos ayında sıcak bir öğle üzeriydi, karşıdan esen sıcak meltem saçlarımı savuruyor, az
ilerimdeki inşaatın önündeki kum tepeciğinden aldığı kum tanelerini gözümün içine serpiştiriyordu. Bende bir
yandan caddeden karşıya geçmeye çalışırken bir yandan da kum yüzünden yanan gözlerimi ovuşturuyordum.
Sonra birdenbire sanki kafama balyozla şiddetle vurmuşlar gibi bir algılamanın ardından her şey bir anda
etrafımda döndü ve adeta kuştüyü bir yatağın üzerine düşüyormuşum gibi garip bir hisle kaldırıma düştüm.
Yanağım sert kaldırıma yapışmış şekilde bir ara gözlerimi araladığımda beyaz bir kadın ayakkabısının
burnumun dibine kadar girdiğini fark ettim. Size enteresan gelecek ama o vaziyetteyken yanıma gelen kadının
parfüm kokusunu algılıyor, hatta parfümünün markası hakkında kafamda düşünceler bile oluşuyordu… Sonra
etrafımda koşuşmalar ve sesli konuşmalar duydum… En son hissettiğim şey ise bir arabanın içinin boğucu
sıcaklığıydı.
Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum, gözlerimi açtığımda ilk gördüğüm şey tepemde yuvarlak beyaz bir
avizenin üzerinde çiftleşen iki tane kara sinekti. Sırtüstü yattığım yerden kafamı kaldırıp etrafa göz attığımda ise
bir hastane odasında olduğumu fark ettim. Kafamdan çeşitli düşünceler geçiyor, buraya nasıl geldiğimi
hatırlamaya çalışıyordum ki odanın kapısı sessizce açıldı. Ve içeriye bir afet-i devran girdi ki, benim babayiğit
hasta halimizi umursamadan yerini yadırgayıp şöyle bir kafasını kaldırdı.
Kadın, 30-35 yaşlarında, sarı saçlı, yeşil gözlü, memeleri üzerindeki daracık body’sini delip geçecekmiş gibi
duran balık etli mükemmel bir varlıktı. Bana: “Geçmiş olsun Metin bey, kendinizi nasıl hissediyorsunuz?”
derken bir yandan acıklı acıklı gözlerimin içine bakıyor bir yandan üzerimdeki nevresimi düzeltmeye
çalışıyordu. Belliki cebimdeki kimliğimi buldular diye düşündüm. Fakat bu güzel kadının hemşire olmadığı
kılığından kıyafetinden her şeyinden belliydi. Ben yinede ihtiyatlı davranarak “Doktor musunuz acaba?” diye
sorunca, yüzünde şeker çalan küçük çocukların takındığı masum bir ifadeyle “Hayır.” diye cevap verdi ve
açıklama yapmaya devam etti: ‘Bir yere acil yetişmesi gerektiği için arabasıyla biraz hızlı gittiğini, aniden
karşısına ben çıkınca fren yaptığını ama bana vurmaktan kurtulamadığını, hastane masraflarını peşin ödediğini,
hiçbir yerimde kırık çıkık olmadığını, ertesi gün taburcu olabileceğimi’ uzun uzun anlattı.
Demek ki kaldırımda yatarken beyaz ayakkabısını gördüğüm bu kadındı. İlerleyen saatlerde ise sohbetimiz
büsbütün koyulaştı, ‘Adının Aysun olduğunu, bir ithalat firmasının ortağı olduğunu, 12 yıllık evlilikten sonra
eşinden geçen yıl boşandığını, hiç çocukları olmadığını, ama sorunun kocasından kaynaklandığını, eski
vekillerden olan babasının miras biraktığı büyük bir evde, kendisi gibi yeni boşanan çocukluk arkadaşı bir
bayanla birlikte yaşadığını…’ söyledi.
O anda aklıma, bana arabasıyla vuran bu güzel kadına, bir oyun oynamak geldi. (30 yıldır İstanbul’da
yaşamama rağmen) O’na ‘Aslen İzmirli olduğumu, İstanbul’a iş için geldiğimi, İstanbul’da hiç akrabam
olmadığını, bana arabasıyla vurduğu gün İzmir’e gitmek için hazırlandığımı ama bu talihsiz kazanın
gerçekleştiğini’ söyledim. Bana ‘Bu vaziyette İzmir’e gidip gidemeyeceğimi’ sorduğunda, “Hayır, imkansız…
gidemem. Ayakta duracak halim yok, birkaç gün bir otelde dinlenirim herhalde…” diye cevap verince,
beklediğim tepkiyi verdi ve bana “İstersen benim evde birkaç gün kalabilirsin. Ev çok büyük, bir sürü odası
var.” dedi. Tabi bu teklife balıklama atlamak bana yakışmazdı, biraz nazdan tuzdan sonra razı oldum.
Ertesi gün Aysun hastanedeki odama, beni evine götürmek için geldiğinde, yanında birlikte yaşadığı dul
arkadaşı Nihal’i de getirmişti. Aman tanrım o ne güzellikti… Aysun kadar iri memeleri olmasa da, mükemmel
güzelliğe sahip bir poposu vardı. Angelina Jolly’e benzeyen yüzüne kısa siyah saçları o kadar yakışmıştı ki,
gözlerimi alamıyordum. Yarım saat sonra, iki güzel kadın birer koluma girip beni
hastane koridorundan
geçirirken, insanların kıskanç bakışları adeta beni delik deşik ediyordu.
Aysun’un kullandığı lüx arabayla, yaklaşık 45 dakikalık bir yolculuktan sonra, büyük bir demir kapı ve güzel
bir bahçenin çevrelediği, eski konak biçimli, triplex bir yapının önüne geldik. İki fıstık hemen odamı hazırlayıp
yatağımı yaptılar. Ve dikkatlice beni yatağıma yatırdılar. Benim telefonum kazada kırıldığından, gerektiğinde
onları çağırabileyim diye, Aysun kendi cep telefonunu başucuma koydu. O andan itibaren tek düşündüğüm
şey, bu yavruları nasıl sikebileceğimdi… Hastalığımı falan unutmuş, bütün benliğimi dayanılmaz bir sex arzusu
kaplamıştı. Eve geldiğim gün vukuatsız geçti, üzerime o kadar düşüyorlardı ki akşam yemeğimi bile yatağıma
kadar getirmişlerdi.
Ertesi sabah ikisi de işlerine gidip evde yalnız kaldığımda, akşama kadar, bu yavruları nasıl edipte
sikebileceğimi düşünüp kafa patlattım. Ama sonunda dahiyane bir plan yapmaya muvaffak oldum. Onlar
gelmeden hemen üzerimi giyinip bir CD dükkanından Takashi Miike’nin ‘Cevapsız Arama’ isimli filmini satın
aldım. Ardından Aysun’un telefonuna kendi kartımı takıp, yakın bir arkadaşımı aradım. Ona Aysun ve Nihal’in
cep telefon numaralarını vererek, ‘Akşam saat 22:00′den sonra, her 45 dakikada bir, bu numaraları aramasını,
kaba değil ama ürkütücü kelimeler kullanarak, telefona çıkanları korkutmasını…’ tembihledim. Geriye bir tek
seksi dullar’ın eve gelmelerini beklemek kalıyordu.
Aysun ve Nihal akşam 20:00 gibi geldiler. Hemen yanıma gelip halimi hatırımı sorduktan sonra, ‘Duş alıp,
yemek hazırlayacaklarını’ söylediler. Beni de salonda bir kanepeye alarak, “Televizyon seyredersin…” dediler.
“Sizde VCD Player varmı?” diye sorduğumda “Evet, var.” cevabını alınca, derin bir oh çektim. Onların duş
almaları, yemek hazırlamaları ve yemek yememizin ardından saat 21:30 olmuştu. Elimi çabuk tutmalıyım diye
düşündüm ve hanımlara ‘Bu gün evde çok bunaldığımı, biraz evin bahçesine çıktığımı, seyyar bir VCD satıcısı
gördüğümü ve seyretmek için bir film satın aldığımı, ama sonra birlikte seyrederiz diye vazgeçip akşamı
beklediğimi’ söyledim.
Bunun üzerine Aysun elimdeki filmi alıp VCD Player’e taktı. Arkadaşım her an telefonlardan birini
arayabileceği için filmin başındaki reklamları seyredecek vakit yoktu. Hemen kalkıp VCD’yi ileri sardım ve
film başladı. Daha önce filmi seyrettiğim için, filme değil, hanımların filme verdiği tepkilere dikkat ediyordum.
İkiside tam filmin etkisine girmişlerdi ki Nihal’in telefonu çaldı. Telefonda neler konuşulduğunu bilmiyordum
ama Nihal’in yüzü şekilden şekle giriyordu. Ben ‘Neler olduğunu, neden endişelendiğini…’ sorunca, “Sapığın
biridir mutlaka, önemli değil!” diye cevap verdi ve tekrar filme geri döndük.
Yarım saat sonra bu kezde Aysun’un telefonu çaldı. Aynı endişe ve korkuyu Aysun’un yüzünde de görünce,
planımın iyi işlediğini anlamıştım. Aysun ve Nihal’e ‘Telefonlarını kapatmalarını’ söylediğimde, ‘Bütün eş dost
akraba ve iş bağlantılarının bu telefonların ucunda olduğunu, kapatamayacaklarını’ söylediklerinde, bende
yangına körükle gidip “Haklısınız, her şey olabilir, dünya ile bağlantıyı kesmemek gerek…” deyiverdim. Film
bittiğinde saat 24:00 civarıydı ve sexy dullar’ın yüzlerindeki endişeyide görebiliyordum. Sabah yine işe gitmeleri
gerektiği için, fazla sohbet edemeden, ikisi de yatmak istediklerini söyleyip odalarına gittiler.
Tabi bu arada telefonlara gelen çağrılar devam ediyordu. Ardından ben de odama çekilip üzerimde ne var ne
yok çıkartarak, çırılçıplak yatağıma yatıp olacakları beklemeye başladım. Aradan 45 dakika geçmişti ki,
Aysun ve Nihal birlikte odamın kapısını çaldılar. ‘Telefonların devam ettiğini, ikisininde ayrı odaları olduğunu,
önce birlikte yatmaya karar verdiklerini ama yinede korktuklarını, bu yüzden odama geldiklerini’
söylediklerinde neredeyse sevinçten uçacaktım. Onlara ‘Bu gece aynı odada kalabileceğimizi, ben varken
hiçbirşeyden korkmamalarını’ iyice empoze ederken, odada başka yatacak yer olmadığı için ikisinide yatağa
davet edip, ‘Bu gece yanımda emniyetle yatabileceklerini, çekinmelerine gerek olmadığını’ söyledim.
İki kadın, benim çıplak olduğumu fark etmeden, geldiler ve iki yanıma yattılar. Biraz sohbetten sonra ikisi de
bana arkasını dönüp uyumaya koyuldu. Ama kıpırdanmalarından uyumakta zorlandıklarını anlayabiliyordum.
Bana ilk yüzünü dönen Aysun oldu. Bende ona yüzümü döndüğümde, nefeslerimiz birbirine karışacak kadar
yakınlaşmış, loş ışıkta birbirimizin gözlerine bakıyorduk.
Bir süre bu şekilde bakıştıktan sonra, ben yorganın altından yavaşca Aysunun elini tutup önce göğsüme
koydum. Oradan yavaş yavaş aşağıya sikime doğru götürdüm. Demir gibi olmuş dimdik sikime eli değince
biraz tedirgin olup geri çekmek istedi. Elini bileğinden kuvvetlice tuttuğum için kurtulamadı ve daha fazla
direnmedi. Minicik, yumuşak elini taşaklarıma kadar indirdim. O’da daha fazla dayanamamış olacak ki,
kendini koyverdi ve hırsla taşaklarımı avuçlamaya, sikimi sıvazlamaya başladı. Kocaman olmuş yarağımın
ucundan sızan zevk sıvılarının Aysun’
un eline bulaştığını hissedebiliyordum.
Sikimin okşanması beni deliye çevirmişti. Hemen Aysun’un güzel dudaklarına yumulup derin Fransız
öpücükleri kondurmaya başladım. Azgınlar gibi öpüşürken bir yandan da iri memelerini avuçluyor, ucunu
parmaklarımla sertleştiriyordum. Diğer tarafımızda Nihal hiçbirşey olmamış gibi bize arkasını dönmüş
yatıyordu. Ama onunda uyanık olduğundan emindim. Aysun’un dudaklarından yavaş yavaş boynuna, oradan
iri memelerine inip yalamaya başladım. Memelerinin misket gibi olmuş tatlı uçlarını akide şekeri gibi ağzımda
eritiyor onu zevkten inletiyor ve kıvrandırıyordum.
Yavaşca daha aşağılara… göbeğine, oradan tatlı amına indim. Aysun’un balkutusu zevk sıvılarıyla sırılsıklam
olmuş, alev alev yanıyordu. Daha fazla engel olmaması için kalçalarına kadar indirdiğim mis kokulu külotunu,
bir hamlede hoyratça çekip en ince yerinden koparttım. Artık Aysun’un kadın kokan tatlı amcığı ve çiçek gibi
göt deliği dilime amade idi. Dilimi bir amına bir götüne sokuyordum, ağzıma burnuma Aysun’un zevk sıvıları
bulaşıyordu, bende onları zevkle yutuyordum.
Ben Aysun’un amını götünü dillerken, yanıbaşımda arkası bize dönük yatan Nihal’in sol kolunun ritmik
hareketler yaptığını fark ettim. Tam olarak, yorganın altında ne yaptığını göremiyordum ama tahminim
doğruysa harika olacaktı. Aysun’un zevkten vıcık vıcık olmuş amını yalarken, sanki yanlışlıkla olmuş gibi, elimi
Nihal’in ön tarafına doğru kaydırdığımda, elinin eşofmanının içinde olduğunu, O’nun da gizlice amını
parmakladığını fark ettim. Dilimi Aysun’un amından çekerek, Nihal’i nazikçe sırtüstü çevirip bir hamlede
eşofmanıyla birlikte külotunu aşağı indirdim ve O’nun da zevkten sırılsıklam olmuş amını yalamaya başladım.
Bir yandan parmağımla Aysun’un göt deliğine masaj yapıyor, bir yandan da Nihal’in buram buram sex kokan
tatlı amını dilimle mest ediyordum…
İki azgın dul’un uzun zamandır yarağa hasret kaldıkları her hallerinden belliydi. İkisi de zevkten deliye dönmüş,
tatlı tatlı inliyor, kalın ve damarlı yarağımı amlarına bir an önce sokmam için telepatik olarak yalvarıyorlardı.
Sikimin tadına ilk Aysun’a baktırmaya karar vererek, Nihali bırakıp Aysun’un bacak arasına geçtim. Kazık gibi
olmuş kocaman sikimi amının dudakları arasında biraz gezdirdikten sonra sırılsıklam amcığına birden
kökledim. Aysun’un derin bir “Ohhh…” çekip başını geriye atmasıyla beni belimden sıkıca yakalaması bir oldu.
Yarağımı her kökleyişimde “Nihayet… nihayet…” diye çığlıklar atıyor, ateş gibi amcığıyla, koca sikimi, boşluk
bırakmadan kavrıyordu.
Bu arada Nihal dizlerinin üzerinde doğrulmuş, ben Aysunu sikerken, O’da boynumu ve kulağımı yalıyor, tatlı
nefesiyle beni deliye çeviriyordu.
Az sonra Aysun sikimin altında sarsıla sarsıla boşalırken, “Kocammm… canım kocacığımmm…” diye, yüksek
sesle çığlıklar atıyor, sanki sikimi amının içinde kırıp oradan hiç çıkarmak istemiyorcasına sert hareketler
yapıyordu. Nihayet orgazm olup sakinleştiğini fark edince, zevk sıvılarına bulanmış sikimi Aysunun amından
çekip, Nihal’i saçlarından tutarak yarağıma doğru yaklaştırdım. Nihal yarağımı sanki yüksek devirli bir elektrik
süpürgesi gibi emiyor, ağzına her sokuşunda sanki içimden bir şeyler kopuyormuş hissi veriyordu…
Azgın dul Nihal’i yaraktan daha fazla mahrum etmeye hakkım olmadığını düşünüp, arkasını çevirip domalttım.
Amının zevkten kabarmış dudakları, arkasından taşak gibi çıkmış, içine girmesi için adeta sikime yalvarıyordu.
Karşımdaki arzulu ve sikilmeye hazır amcığı daha fazla bekletmedim. Zevkten kazık gibi dikelip, kafası kadın
yumruğu gibi kocaman olmuş yarağımı Nihal’in uzun zamandır yarak girmeyen amına dayayıp, taşaklarıma
kadar kökledim. Nihal zevkten adeta kudurmuş, ben amına kökledikçe kafasını sağa sola sallıyor, bir eliyle de
aşağıdan taşaklarımı avuçlamış canımı acıtıyordu. Az sonra Nihal de kalın yarağımın verdiği sonsuz hazza
boyun eğip çığlıklar atarak boşalıp rahatladı…
Ama benim azman, azgın dullar’ı sikmeye doymuyordu. Bu kez Nihal’i bırakıp tekrar Aysun’a döndüm. O’nu
yüzükoyun yatırıp göbeğinin altına iki tane de yastık koyarak poposunu yükseltince, kara incisi bütün
ihtişamıyla hizmetime girdi. Hemen eğilip misler gibi göt deliğini dilimle yumuşatıp yarağıma hazırlamaya
başladım. Göt deliğinin iyice yumuşayıp kendini bıraktığından emin olduktan sonra, hala sikmeye doymayan
yarağımı muhteşem kara incisine dayayıp yavaşca kafasını içeri soktum… Azgın dul, sikimi götünden çıkarmam
için yalvarıyor, acıyla karışık zevk çığlıkları atıyordu. O’nun çığlıklarına aldırmayıp sikimi köküne kadar götüne
soktum. Gidip geldikçe deliğini kasmayı bırakıp, kızışmış azgın bir kısrak gibi altımda dans etmeye başladı…
Ben Aysun’un götünü sikerken Nihal de boş durmuyordu. Arkama geçmiş popomu yalıyor, küçük ısırıklar
atarak beni kudurtuyordu. Anladım ki daha yarağa doymamıştı esmer güzeli azgın dul. Bir yandan Aysun’un
daracık götünü sikerken bir yandan elimi arkaya atıp Nihal’in kısa saçlarını yakaladım ve kendime çekip alev
gibi yanan dolgun dudaklarını emmeye başladım. Sonra bacakları arasına Aysun’un sırtı gelecek şekilde,
önümde domaltıp, O’nun da göt deliğini doya doya yalamaya, sikim için ideal duruma getirmeye başladım. Göt
deliğine her darbe atışımda poposunu yüzüme daha çok bastırıyor, amından sızan zevk sıvılarını çeneme
bulaştırıyordu. Ben de zaman zaman dilimi götünden çekip salgıladığı sıvıları zevkle yalayıp yutuyordum.
Aysun’un orgazm olduğunu, artık poposunu altımda yılan gibi kıvrandırmamasından anladım. Ve sikimi, vantuz
gibi kavrayan sıcak götünden çekip, onun sırtında bana domalmış duran Nihal’in götüne dayadım. Yarağımı,
Nihal’in daracık ama istekli götüne, yavaş yavaş sokarken, Aysun gibi çıkarmam için yalvarmıyor, aksine daha
da köklemem için poposunu sikime doğru bastırıyordu. Nihal’in güzel götünü Aysun’un sırtında yarım saat
kadar siktikten sonra, artık takatımın kalmadığını, döllerimin dışarı çıkmak için sikimin sınırlarını zorladığını
hissedince, kendimi orgazm olmaya şartlandırdım.
Nihalin sıcacık ve dar götünü biraz daha siktikten sonra, sikimi çıkarıp, Nihal’i ve Aysun’u yan yana sırtüstü
yatırarak, ben de üzerlerinde ayağa kalktım. Patlamak üzere olan sikimi birkaç saniye elimle sıvazladıktan
sonra yarağımın kafasını, yan yana yatan Aysun ve Nihal’in yüzüne doğru eğerek şiddetle boşaldım.
Spermlerim sikimin ucundan öyle tazyikli ve bol çıkıyorlardı ki, döllerimi azgın dullar’ın yüzüne itfaiye
hortumuyla fışkırtır gibi fışkırtıyordum… Onlar da zevkle döllerimi yalayıp yutuyor, şifalı bir iksir gibi elleriyle
memelerine ve yüzlerine sürüyorlardı…
Birlikte yaşadığımız bu mükemmel hazzın ardından, azgın dullar’ın ortalarına uzanıp, iki koluma da onları
yatırdım. Bir yandan saçlarını öpüp kokluyor, bir yandan da en baştan beri planladığım muzipliklerimi
anlatıyordum. Her ikisinden de tek kelime tepki almayınca bu maceranın onların da çok hoşuna gittiğini
sezinleyerek rahat bir nefes alıp rahatladım. Azgın dullar’ın beni affettiklerinin en bariz ispatı da, ertesi gün
ikisinin de işe gitmeyip seks partimize kaldığımız yerden devam etmemizdi

0 yorum:

Yorum Gönder

 
Toggle Footer